Günümüz eğitim sistemi, çocuklarımızı geniş ama yüzeysel bilgiyle doldururken onları gerçek hayata, mesleğe ve üretime hazırlamakta zorlanıyor. Testleri ve sınavları suçlamak kolay, ama esas mesele yanlış hedeflerde ısrar etmek. Bu yazıda, eğitimin asıl amacını hatırlayarak, mesleki eğitim ve sistemsel reformların gerekliliğini derinlemesine ele alıyoruz.
Testi Suçlamak Kolay, Düşünmek Zor
Şaka mısınız arkadaşlar? Önüne gelen test sistemini ve merkezi sınavları yeriyor. Sanıyorlar ki bu eleştiriler ülkeye katkı sunuyor. Oysa daha temel bir sorun var: Bu coğrafyada kültürel altyapımız farklı. Yani iliklerine kadar işlemiş bu kültür yapısıyla, kendimizi başka ülkelerle kıyaslamak başlı başına bir hatadır.
Merkezi sistem, bu kültürün içinde bir nebze olsun adaleti sağlama imkanıdır. Bugün sınavla bile hakkaniyeti zor sağlarken, alternatif sistemlerde bu daha da zorlaşır. O yüzden “sınav kötü” diyerek başlayıp çözüme dair bir şey sunmayan her eleştiri, faydasızdır.
Test Sistemi: Kusur Değil, Tecrübe
Gelin şu test mevzusuna net bakalım: Hiçbir ülke test tekniğinde Türkiye kadar tecrübeli değil. 7’den 70’e herkes bu sistemi tanıyor. Öğretmenlerimiz test hazırlamada ve çözümünde ciddi bir birikime sahip.
Bu birikimi eleştirmek yerine geliştirip dünyaya model olabilecek bir ölçme-değerlendirme sistemi kurabiliriz. Eğitim sistemindeki sorun test değil, onu nasıl kullandığımızdır.
Eğitimin Amacı Kayboldu
Eğitim sistemi dediğimiz şeyin asıl amacı meslek edindirmektir. Ancak biz çocukları her dersten az biraz bilgiyle oyalayıp, zamanlarını çalıyoruz. Oysa onların belli başlı alanlarda donanımlı hale gelmesi sağlanmalı.
Daha erken yaşta çocuklar mesleki yola yönlendirilmeli, düz liseler kaldırılarak tam anlamıyla meslek liseleri odaklı bir modele geçilmeli.
Meslek Lisesi: Gerçek Eğitim Burada Başlar
Bir gencin lisede mesleğini öğrenmeye başlaması gerekir. Eski tabirle bu yaş, kalfalık yaşıdır. Dört yıl boyunca okul duvarları arasında kalıp teorik bilgiyle boğulan bir genç değil, ilk yıl temel eğitimi alıp sonraki yıllarda sertifikalı uzmanların yanında sahada yetişen gençler istiyoruz.
Böylece mezun olduğunda çırak değil, kalfalık hatta ustalık seviyesinde mesleğine hazır bireyler yetişmiş olur. Bugün üniversitelerimiz ise mezun ettiği öğrenciyi çırak düzeyinde bile hazırlayamıyor.
Üniversiteler: Herkes İçin Değil, Seçilmişler İçin Olmalı
Üniversiteler bugünkü haliyle meslek liselerinin teorik uzantısına dönüştü. Çok sayıda üniversite mezunu genç, işsiz ve mesleksiz. Bu sürdürülebilir değil.
Üniversiteler, sadece mesleki AR-GE merkezleri olmalı. TÜBİTAK gibi düşünelim: Her meslek grubundan en zeki, en araştırmacı öğrenciler sınavla seçilir, burada projeler üretir, teknolojik yenilikler geliştirir.
Böylece kitleleri değil, liderleri eğitiriz. Ve herkes üniversiteye gitmek zorunda kalmaz.
Yeni Bir Yönetim Algısı: Meslek Vekilliği
Bu anlayış yalnızca eğitime değil, ülke yönetimine de yansıtılmalı. Meslek vekilliği ve başkanlık sisteminde, seçilecek kişiler halkın güvenine değil, uzmanlığına ve diplomasına dayanmalıdır. Bürokrasi bir meslektir, her işi herkes yapamaz. Parası olan değil, liyakati olan söz sahibi olmalıdır.
Gelecek: Ya Otomasyona Hazırlanırız, Ya da Sıfırı Tüketiriz
Yapay zekâ ve robot teknolojileri, gelecekte birçok mesleği dönüştürecek. İnsan gücüne ihtiyaç azalacak. Bugün gerekli olan şey, bu dönüşümü öngörüp, eğitim modelimizi buna göre tasarlamaktır.
Sınav sistemini yerden yere vurmak kolay. Ama asıl mesele eğitimin hedefini, yapısını ve çıktısını yeniden düşünmektir. Yoksa yine günü kurtaran reçetelerle zaman kaybedeceğiz.
eky
Geometri öğretmeni, eğitim sistemine gönül vermiş bir yazar
www.ekykurs.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder